0

BEĞENDİM

0

Ekrem İmamoğlu’nun Duruşması Hakkında

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ekrem İmamoğlu, yaklaşık üç aydır Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunmaktadır. İmamoğlu’nun, 27 Ocak’ta düzenlediği basın toplantısında, kritik davalarda görev yapan bir bilirkişi ile ilgili sarf ettiği sözler üzerine açılan davanın ilk duruşması, bugünkü gün için belirlenmiştir.

Duruşma öncesinde bir basın açıklaması yapan İmamoğlu, yargı sürecinin usulsüz olduğunu ve yargılama esaslarına uygun olmadığını dile getirmiştir. “Aldığımız nefese dava açıyorsunuz. Her davanın savcısı aynı, bilirkişisi aynı, hukuksuzluğu aynı” ifadeleriyle yargı sürecine olan eleştirisini açıkça ortaya koymuştur.

“YARGILAMA ESASLARINA UYGUN DEĞİL”

İmamoğlu, duruşmanın gerçekleştirileceği yerin bir gün önceden değiştirilmesini de eleştirerek, “Bana ve avukatlarıma son anda haber veriyorsunuz. Kendimizi savunmamızdan bile korkuyorsunuz” sözleri ile sürecin adil yürütülmediğini vurgulamıştır. “Savunma hakkımızı engelleyen bu keyfi uygulamalarınızı kabul etmiyorum” diyerek, duruşmadaki varlığını reddettiğini ifade etmiştir.

İmamoğlu, hukuksuzluk içinde bir yargılama sürecinin parçası olmayı istemediğini belirtmiş ve bağımsız Türk yargısına güvenini yineleyerek, “Ama planlanan bu sürecin bir parçası olmayı reddediyorum” şeklinde konuşmuştur. Bu durumda, duruşmaya katılmama kararı almış olması, sürecin ne denli tartışmalı ve eleştirilere açık olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir.

Bu durumda, İmamoğlu’nun duruşmaya katılmaması, sadece kendi durumu ile ilgili değil, aynı zamanda Türkiye’deki yargı sisteminin işleyişine dair daha geniş bir sorgulamayı da beraberinde getirmektedir. Uzun süre tutuklu kalması ve yargı sürecinin durumu, birçok kişi tarafından eleştirilmekte ve adalet arayışının önemsenmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

Bu duruşma, sadece İmamoğlu’nun durumu açısından değil, geniş bir kamuoyunu da etkileyen bir olay olarak algılanmakta. Duruşmanın nasıl sonuçlanacağı ve bu süreçte atılacak adımlar, Türkiye’de hukuk ve adalet açısından önemli bir dönüm noktası olma ihtimali taşımaktadır.