İzmir iline bağlı Konak ilçesi, Alsancak semtinde, 12 Temmuz 2023 tarihinde meydana gelen trajik bir olay, iki genç hayatın kaybına neden oldu. Tıp Fakültesi 5. sınıf öğrencisi Özge Ceren Deniz ile arkadaşı İnanç Öktemay, o gün etkili olan sağanak yağış sonrası oluşan su birikintisine basarak elektrik akımına kapıldılar ve hayatlarını kaybettiler. Bu olay, yalnızca iki gencin hayatına mal olmakla kalmadı, aynı zamanda ilgili çevrelerde büyük bir infiale yol açtı. Bu çerçevede, tüm olayın sorumlulukları üzerine 13 kişinin tutuklu olarak yer aldığı 42 sanıklı bir dava açıldı. Davanın karar duruşmasının ilki, 13-14-15 Kasım 2023 tarihleri arasında üç gün boyunca İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süregeldi.
İlk duruşma öncesi, Özge Ceren Deniz’in babası Ahmet Abi, olay hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Olayı bir cinayet olarak değerlendiren Ahmet Abi, “Kızım Özge Ceren, Gediz Elektrik ve İZSU’nun zincirleme ihmalleri sonucu katledilmeseydi, tıp fakültesini bitirip doktor olacaktı ve yüzlerce insanın hayatını kurtaracaktı. Olayın sorumluları, suçu birbirine atarak kurtulmaya çalışıyorlar. Türk adaletine güveniyorum, gereken cezayı vereceklerine inanıyorum” dedi. Bu açıklama, hem ailesinin derin üzüntüsünü ortaya koydu hem de kamuoyunda büyük bir etki yarattı.
Ayrıca, ailenin avukatı Ayşe Sarıçiçek de duruşma öncesinde basına açıklamalarda bulundu. Sarıçiçek, “İlk duruşmada görünen o ki, ölüme sebep olan olayda kurumlar suçu birbirine atarak suçtan kurtulmaya çalışmışlardır. Ölümden sonra alınan tedbirler, ölen kişileri geri getirmeyecektir. Biz bu davada, pisi pisine giden iki hayatın ölümünde kusurlu bulunan tüm sanıkların alabilecekleri en üst cezadan ceza almalarını istiyoruz ki bu dava başka ölümlere de sebep olmasın. Biz elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Adalete olan güvenimiz tam” ifadelerine yer verdi. Böylelikle, mahkeme sürecinin ne kadar büyük bir öneme sahip olduğu bir kez daha vurgulanmış oldu.
Bu davanın sonucu, yalnızca Özge Ceren Deniz ve İnanç Öktemay’ın aileleri için değil, aynı zamanda adaletin tecellisi açısından da büyük bir önem taşıyor. Elde edilen veriler, kamuoyunu ve mahkemeyi harekete geçirirken, aynı zamanda benzer olayların önüne geçmek adına bu tür yargı süreçlerinin gerekliliği konusunda güçlü bir mesaj veriyor. Olay, toplumda denetim eksiklikleri ve sorumluluk dağılımına dair tartışmaları da beraberinde getiriyor. Bu nedenle, duruşmaların sona ermesinin ardından verilecek kararın, benzer olayların yaşanmaması için bir örnek teşkil etmesi bekleniyor.
Kısacası, İzmir’de yaşanan bu trajik olay, sadece bireysel bir kayıp değil, aynı zamanda bir toplumun adalet anlayışını sorgulatan bir dönüm noktası olmuştur. Aileler, avukatlar ve toplumun geneli, bu süreçte adaletin sağlanması için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya kararlıdır. Duruşmaların sonucunda çıkacak olan karar, hem kaybedilen hayatlar hem de gelecekte yaşanabilecek trajedilerin önlenmesi adına büyük bir önem taşıyacaktır.