Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısının ardından, Genelkurmay Başkanlığı görevine getirilen Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu, mart ayında önemli bir hukuki adım attı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e manevi tazminat davası açarak, siyasi eleştirilerin sınırlarını sorguladı. Bu dava, Türkiye’nin askeri ve siyasi arenasındaki gerilimin bir yansıması olarak öne çıkmaktadır.
Özgür Özel, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek yemin eden beş teğmenin ihraç kararını onaylayan ve bu karara karşı şerh koyan Disiplin Kurulu Başkanı Korgeneral Tevfik Algan’ın tayin edilmesiyle ilgili olarak sert sözlerde bulunmuştu. Özel, Kara Kuvvetleri Komutanı Selçuk Bayraktaroğlu ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Ercüment Tatlıoğlu için, “Ne yaptığınızı biliyorum ve Hulusi Akar’a söylediğimi size de söylüyorum. Siz arkadaşlarınızın hayır duasını değil, bedduasını almış adamsınız” ifadesini kullanmıştı. Bu ifadeler, Bayraktaroğlu’nun manevi tazminat davası açmasının temel sebeplerinden biri oldu.
Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasında, her iki tarafın avukatları hazır bulundu. Bayraktaroğlu’nun avukatı duruşmada, “Davacı müvekkilin ordu mensubu olması sebebiyle yasalar çerçevesinde cevap hakkını kullanamayacağından hakkını ancak mahkemelerde dava yoluyla arayabilmektedir. Davamızın kabulüne karar verilmesini talep ederiz” şeklinde bir beyanat verdi.
Öte yandan, Özgür Özel’in avukatı ise duruşmada yaptığı savunmada, “Davalı ana muhalefet partisi genel başkanı ve bir siyasetçidir. Davacı ise kamu gücü kullanan bir kamu görevlisidir. Kamu görevlilerinin siyasetçilerin eleştirilerine karşı tahammül yükümlülüklerinin sıradan vatandaşlara göre daha yüksek olduğu ulusal ve uluslararası içtihatlarla sabittir. Müvekkilin dava konusu ifadeleri siyasi eleştirilerden ibarettir. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Davanın ilerleyen aşamalarında, dosyada araştırılması gereken başka bir hususun kalmadığını belirten hakimin, davanın reddine karar vermesi, şayet ileride başka bir gelişme yaşanmazsa, davanın sonlanması anlamına gelebilir.
Bu durum, Türkiye’nin siyaset ve ordu ilişkileri üzerine düşünmeyi teşvik ediyor. Manevi tazminat davaları ve kamu görevlilerinin siyasi eleştirilere karşı ne kadar dayanıklı olması gerektiği, hukuki bir tartışma konusu olarak gündeme gelmektedir. Bayraktaroğlu’nun durumu, askeri görevlerin siyasi içeriklere maruz kalmasının ne gibi sonuçlar doğurabileceğine dair önemli bir örnek teşkil ediyor.
Sonuç olarak, bu dava sadece bir bireyin Hukuk mücadelesi olmaktan öte, Türkiye’deki siyaset-asker ilişkisi, kamu görevlilerinin durumu ve bireysel haklar konulfundaki çekişmeli konuları gündeme getiriyor. mahkeme kararlarının ve hukuki süreçlerin ülke için taşıdığı anlam, toplumun farklı katmanlarının nasıl bir araya geldiğini ve bunlar arasındaki gerilimin nasıl yönetildiğini göstermektedir.