Filistin’de çocuk olmak, savaşın ortasında yaşamak demektir. Her gün yeni bir korkuyla uyanmak, sevdiklerinin kaybıyla baş etmek, silah sesleri arasında büyümek zorunda kalmaktır. Küçük bedenlerin bile gözlerini korkusuzca dikerek direnmek, özgürlük için mücadele etmek Filistinli çocukların yaşamının bir parçası haline gelir. Kimi zaman annesiz, kimi zaman babasız büyümek zorunda kalan bu çocuklar, en temel haklarını dahi kullanamazlar. Yaşadıkları korkunç anıları anlatırken bile gözyaşlarına hakim olmak zorunda kalırlar.
Filistin’in içinde bulunduğu kaos ortamında, çocuklar tarafından katledilen masum insanları alkışlayan bir lider olan Netanyahu’nun varlığı bile düşündürücüdür. Savaşın suç ortağı haline gelen Amerika, Özgürlük Anıtı’nı yıkıp yerine utanç anıtı dikmiş gibidir. 72 kadının, 4 çocuğun öldürülmesini ayakta alkışlayan kongre üyeleri, insanlığın ne kadar kötüleştiğinin bir kanıtıdır. Bu durumda tarihin tekerrür ettiğini görmek zor olmayacaktır. Netanyahu’nun Hitler’den pek de farkı kalmamış gibi görünmektedir.
Filistinli çocuklar, umutsuzca enkazların altında ailelerini ararlar. Yaşadıkları acıları, gözyaşlarını paylaşarak hayatta kalmaya çalışırlar. Ancak dünya onların yaşadığı acıyı görmezden gelir ve suç ortaklığına devam eder. Netanyahu gibi zalim liderlerin varlığı, dünyanın nereye sürüklendiğini göstermektedir. Ancak bu duruma karşı mücadele eden gençler ve insan hakları savunucuları, umut vermeye devam etmektedir.
Filistin’de çocuk olmanın anlamı, haksızlığa karşı direnmek, umudu korumak ve sevdiklerinin hatırasını yaşatmaktır. Eğitim hakları ellerinden alınan bu çocuklar, geleceğe umutla bakmaya devam etmektedirler. Dünya onları görmezden gelse de, onlar yaşadıkları acıya rağmen dimdik ayakta durmaktadırlar. Umutsuzluk yerine umudu seçen bu çocuklar, gelecekte daha iyi bir dünya için mücadele etmeye kararlıdırlar.