Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Cumhurbaşkanı Adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş kararına yapılan itiraza karşı iktidara sert tepki gösterdi. İmamoğlu, Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’nin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “AİHM’in Selahattin Demirtaş hakkındaki bağlayıcı kararını uygulamak yerine önceki gün yapılan itiraz, ‘Terörsüz ve Demokratik Türkiye’ yolunda filizlenen umutlara gölge düşürmüştür” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Bu adım, milyonlarca yurttaşın adalet beklentisini hiçe saymaktır. Sayın Demirtaş’ın tutukluluğunun devamı, Kürt meselesinin çözülme yoluna girmesinin ve silahlar yerine siyasetin güçlenmesinin önünde büyük bir engeldir.” Bu açıklamalar, Türkiye’deki siyasal iklimin karmaşık yapısını ve Demirtaş’ın tutukluluğunun, siyasi diyalog ve çözüm süreçlerine olan etkisini gözler önüne seriyor.
İmamoğlu, iktidarın samimiyetinin ölçüsünün, Selahattin Demirtaş’ın özgürlüğünde düğümlendiğini vurgulayarak, “Selahattin Demirtaş’ın ve demokrasiyi savunan herkesin yanında olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz. İnanıyoruz ki, ülkemiz milletin iradesi ve mücadelesiyle huzurlu günlere kavuşacak. Türkiye, siyasetçilerin cezaevinde olduğu bir ülke olmayacak” şeklinde konuştu. Bu ifadeler, İmamoğlu’nun siyasi duruşunun yanı sıra, Türkiye’de insan hakları ve demokrasi bağlamında yaşanan sorunlara dair bir eleştiri niteliği de taşıyor.
Demirtaş’ın serbest bırakılması talebi, sadece onun bireysel durumu değil, aynı zamanda Türkiye’deki politik atmosferin değişmesi ve demokratikleşme sürecinin hızlanması açısından da önemli bir mesele olarak öne çıkıyor. İmamoğlu’nun açıklamaları, CHP’nin bu konudaki tutumunu net bir şekilde gösteriyor ve hükümete karşı süreklilik arz eden bir eleştiri çizgisi izliyor. Bu bağlamda, İmamoğlu’nun sözleri, Türkiye’nin siyasi geleceği açısından yaşamsal öneme sahip bir çağrıdır.
Öte yandan, Demirtaş’ın durumu, yalnızca Türkiye’nin iç dinamikleri ile değil, aynı zamanda uluslararası arenada da yankı buluyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konudaki kararı, Türkiye’nin insan hakları sicili bakımından kritik bir göstergedir. İmamoğlu’nun ifadeleri, hem ulusal hem de uluslararası bağlamda bu meseleye duyulan dikkati artırıyor. Sonuç olarak, Türkiye’de demokratik bir yaşam alanını savunmak, toplumsal bir sorumluluk olarak zihinlerde yer edinmeye devam ediyor.
Bu durum, ilerleyen dönemlerde Türkiye’nin siyasi yapısının dönüşümüne dair umutları yeniden yeşertebilir. İmamoğlu’nun bu konudaki kararlılığı, sadece kendi partisi için değil, tüm muhalefet için biraraya gelmenin ve ortak bir platform oluşturmanın teşvik edici bir rol oynamasını sağlayabilir. Milli irade, gerçek anlamda yansıtılabilirse, toplumsal barışın sağlanması yönünde önemli bir adım atılmış olacaktır.