Fatih Fodlacı Sokak üzerinde yer alan, bin 500 yıllık geçmişe sahip sarnıcın içler acısı durumu, bölge halkı ve tarih meraklıları arasında büyük tepkilere neden oldu. Erken Bizans Dönemi’nde altyapı olarak inşa edilen bu tarihi yapı, zamanla su sarnıcına dönüşmüştü. İnşa edildiği dönemde önemli bir yapının altına inşa edilen sarnıcın günümüz koşullarındaki hali, görenleri şaşkına çevirdi.
Binaların arasında sıkışmış kalan sarnıcın kemerleri, garaj kapısı gibi demirlerle kapatılmış durumda. Kötü kokuların yayıldığı sarnıç, metruk bir hale gelirken, kültürel miras olarak günümüze kadar ulaşmayı başaran bu su sarnıcının bakımsızlığı dikkatleri üzerine çekiyor. Restorasyon çalışmaları tamamlandıktan sonra sarnıcın topluma kazandırılması bekleniyor ve tarihi yapı havadan görüntülenerek sorun daha da gün yüzüne çıkarılmış durumda.
Tarihçi Hayri Fehmi Yılmaz, sarnıç hakkında detaylı bilgi vererek, “İstanbul, birçok tepenin üstünde yer alan bir şehirdir. Bu özellik, pek çok bölgede eğimli yamaçlar olmasını sağlıyor. Bu yamaçlarda yapılaşma gerçekleştirmek için hem Bizans hem de Osmanlı dönemlerinde ya teraslar yapılıyor ya da bazı yapılar için mahzenler inşa ediliyordu. Mahzenler, bir yamacın içine gömülmüş olup, ön yüzleri düz duvar şeklinde tasarlanıyordu” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, sarnıcın tarihi özelliklerini vurgulayarak, “Bu sarnıç muhtemelen erken Bizans dönemine aittir. Yapının incelenmesi sonucunda 5-6. yüzyıla tarihlendirilebileceği düşünülüyor. Tamamen tuğladan inşa edilen bu yapı, 10 metre kadar ileriye uzanan bir altyapıya sahiptir. Bazı yapılar, sarnıç olarak inşa edilirken, bazıları sonradan bu amaçla kullanılmak üzere dönüştürülmüştür. İstanbul’un su sıkıntısı göz önüne alındığında, bu yapıda hidrolik sıva mevcut. Su geçirmez bir sıva ile inşa edildiği için, tarihi yapının bir dönem sarnıç olarak kullanıldığını gösteriyor” diye belirtti.
Sarnıcın metruk hale gelmesini eleştiren Yılmaz, “Bölge halkına rahatsızlık vermemesi için girişler kapatılmış durumda. Ancak bu oldukça üzücü bir durum. Yerleşim alanının içindeki terk edilmiş ve metruk hale gelmiş bu yapı için keşke daha küçük projeler geliştirebilseydik” ifadelerini kullandı. Ayrıca, İstanbul’daki birçok mimarlık fakültesinin bu tür projelere katkı sağlayabilecek potansiyele sahip olduğunu düşündüğünü belirtti.
Yılmaz son olarak, “Tarihi sarnıçların sadece birer kalıntı olarak kalmadığı, aynı zamanda semt halkının ihtiyaçlarına cevap verecek, güzel mekanlar haline dönüşebileceğini umuyorum. Ne yazık ki, şu an için bu yapılar pek dikkat çekmiyor” diyerek durumu özetledi.
